Sürekli ara Maho sürekli ara.
Niye kapalı şarjını sktimin telefonu ya.
Böyle diyordu Süleyman Mahmut'a. Taksiye 3'ümüz doluşmuş gidiyorduk Ahmet abinin evine. Cep telefonu cevap vermiyordu. Hepimiz endişeden, sinirden ve korkudan ağlıyorduk. Mahmut telefonu eline almış sürekli arıyordu Ahmet başkanı ama nafile. 'Ardağınız kişiye şu an ulaşılamıyor...'
'Lan resmen kapattılar güzelim partiyi ne yapacağız şimdi mınakoyym.' dedi Mahmut telefonu elinden atarak. Bu agresif tavrı beni iice germişti. 'Artistlik yapma lan! Telefonu yere atınca sinirin diniyo mu?' dedim. 'Yaşın kaç başın kaç bana bağırarak konuşma lan koduğumun sebisi' dedi bana. 'Tamam abi hepimiz gerginiz, zaten parti kapatıldı yrraklardayız bir de birbirimizi kırmayalım' diyerek az da olsa yumuşattım ortamı. Mahmut yere eğilerek çarpmanın etkisiyle kapanan telefonu aldı. Telefonun açma düğmesine bastıktan sonra 'pin kodu ne lan bunun' dedi. 'Abi onun pin kodu yok biraz bekle kendi açılacak' dedim. 'Gençliği görüyon di mi Sülo, kendilerine ne kadar güveniyo; bir çaldırsa telefonu ski tutacak haberi yok' dedi Süleyman abiye. Gülüştüler. Üzerimden espiri ürettiler. Normalde sinirlenirdim ama ortamın yatışmasına sevindim ve ben de güldüm. Tekrar çevirdi Ahmet başkanın numarasını. Ama yine ulaşamadı. Hemen araya girip, 'abi bak, "aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor..." uyarısı hemen geliyorsa kapalıdır, geç geliyorsa çekmiyodur' dedim bilmiş bilmiş. Yorum yapmadılar. Hatta hiç sallamadılar.
Süleyman abi, 'abi bu telefonla olmayacak gidince yüzüne söyleyeceğiz artık ama hangimiz söyleyecek' dedi. Mahmut abi, 'valla ben söyleyemem hacı, iş sana düşüyo, ya da Diren söylesin gerçek bir TDP'li olduğunu göstersin' dedi.
Soğuk terler dökmeye başladım. Benim siyasetle ne işim vardı mınakoyym. Kızlara hava atmak için siyasetle ilgileniyor gibi yaptım sadece. Sonra da laf olsun diye en uc parti olarak gördüğüm TDP'nin gençlik koluna üye oldum. Ne fikirlerini bilirim, ne savundukları şeyi. Bu kadar boş birikimle bir de gençlik kolları başkanı oldum. Neyim lan ben? Kimim? Üstüne üstlük Genel Başkanımız Ahmet Dürk'le de 3-5 kez toplantıya katıldım. Toplantı dediysem içinde siyaset yok anasını satiyim. Fenerbahçe'ye kim gelirse başarı olur, Domuz gribi yalan mı gerçek mi? falan filan. Bildiğin kahvehane muhabbeti. Ahmet abi sokym Fenerbahçe'ye seçimlerde çok oy alırsak kızlar bana verir mi?' diyorum, 'istemesini bildikten sonra vermeyecek kız yoktur evlat' diyor amerikan filmlerindeki baba rollündeki adamlar gibi. Böyle bir muhabbet varken başkanla aramda ben nasıl diyeyim partinin kapandığını. Hayır, TV'lerdeki canlı yayınlar, ülkenin önemli insanlarından alınan sıcağı sıcağına alınan röportajlar falan olmasa kimsenin umrunda değil diyeceğim. Ama çatır çatır Türkiye bizim partinin kapatılışını konuşuyo lan. Bu kadar mı önemliydik. Arabanın radyosundan da sürekli bizim partiyle ilgili haberler geçiliyodu. İşte siyasi yasaklı 37 TDP'li ve partiyi yakan sözleri... Vay amnakoyym. Partiyi yakan sözler varmış bir de. Ulan ben 'bi boka yaramıyo bu parti, mecliste yer kaplıyo boşuna, onlar yüzünden çay israfı yemek israfı oluyor' diye kapattılar sanıyodum. Meğer partili arkadaşlar 'yakan' kelimeler kullanmışlar. Ulan toplantılarda Fenerbahçe'den karıdan kızdan bahsediyoduk, hangi ara 'yakan' cümleler kurdular bunlar anasını satayım. Neyse... 37 ismi saymaya başladılar. En başta Ahmet abinin adı okundu. Üzüldüm. Şu an bütün olanlardan haberi yoktu. Belki de vardı ve üzüntüden Aysel ablayla birlikte dertleşiyorlardı. Bu arada yasaklı listesinde 2. isim de Aysel ablaydı. Aysel Duğluk. O da az değilmiş radyoda verilen habere göre. Çok yakışıksız şeyler yapmış. İnanamıyordum. Aysel ablayla bir genel merkezin önündeki çay bahçesinde karşılaşmıştık. Ben Ahmet abiye kaşarlı tost ısmarlamıştım aldığım öğrenci kredimle. Orada tanışmıştık Aysel ablayla. 'Bak bu delikanlı bizim genç başkan' demişti Ahmet abi beni göstererek. El sıkışmış tanışmıştık. İlk sorusu 'Playstatiyon oynar mısın? Oynarsan bir gün kapışalım' oldu. Güldük tabi hep birlikte. Gençlikle kaynaşmak için güzel bir girişimdi. Ama şimdi bu insanlar suçlanıyor ve başında oldukarı parti tarihe gömülüyordu. Bir türlü anlayamıyordum olanları. Ben bunları kafamda düşünürken radyonun sesine Mahmut abinin sesi de karıştı,
Ulan hem de oy birliğiyle mınakoyym. Oy çokluğu değil yani. Hepsi kapatılsın dedi. Ne yaptık lan biz ne!
Mahmut abi ağlamaya başladı. Süleyman abinin de gözleri doldu. Benimse heyecandan bacaklarım titriyordu. İkisinden bir bok olmazdı çünkü, Ahmet abiye ben söyleyecektim kapatılma kararını. Bir yandan dua ediyordum haberdar olsun bu karardan ve ben sadece teselli amaçlı yanında olayım diye. Aslında TV'lerde ve radyoda bu kadar tantana olmasa, 'Ahmet abi partinin amnakoyym sana bişe olmasın' der kapatırdım konuyu ama Ülke yerinden oynuyordu adeta.
Yarım saatlik yol sonrası Ahmet başkanın evine ulaşmıştık. Mahmut abiyle Süleyman abi önce çıkmamakta ısrar ettiler ama siz çıkmazsanız ben de çıkmam diyerek kandırdım onları yukarı çıkmaya. Başkanın salonunun ışığı yanıyordu. Kapıda Aysel ablanın da arabasını görünce rahatladım biraz. Haberi almıştı belki de Aysel abladan. Eğer almadıysa da teselli anında yardımcımız olacaktı.
Kapısının önüne çıktık. Çalmaya korkuyorduk. İçerden gelen sesleri dinledik. İçerdeki duruma göre hareket edecektik. Kulağımızı kabarttık ama duyduğumuz tek ses ingilizce bir konuşmaydı. Aklıma yabancı TV'lerin de kapatma konusunu işlediği fikri geldi nedense. Konu bu kadar önemliydi demek ki. Ne yapacağımızı bilemeden öylece beklerken içerden bir uğultu geldi. Sonra Aysel ablanın kahkahası. Evet bayağı kahkaha atmıştı Aysel Duğluk. Hepmiz şaşırmış birbirimize bakarken Ahmet abinin sesi geldi,
'Ya bu tuş çalışmıyo saymıyorum hacı!' ;
Hacı mı? Noluyo lan dedik. Artık kapıyı çaldık dayanamayarak. Uğultu da ingilizce ses de kesildi. Ve yine Ahmet abinin sesi geldi:
'Kapıya bakıyom, gelene kadar başlatma bak. İbnelik yok'
Şaşkınlığımız 100 kat artmıştı. İçerde neler oluyordu. Derken açıldı kapı. Ahmet abi 'oooo gelin çocuklar geçin içeri hemen' dedi. Ahmet abi parti, şey mahkeme...' falan diyemeden, 'ya bırak şimdi gel bak Aysel'e neler yapıyom' dedi.
İçeriye girdiğimizde şokun en hakikisini olmuştuk. Ahmet abi ve Aysel Abla oturmuş playstation turnuvası yapıyordu. Aysel abla Barcelona, Ahmet abi de Real Madrid'ti. 3-0 öndeydi Aysel abla. Demin sinirli-duygusal triplerde olan Mahmut abi, 'Ahmet başkan durumlar iyi değil' dedi yavşak yavşak. 'tuş basmıyo oğlum yoksa canını alırım ben bunun' dedi Ahmet abi de savunmasında. İçerdeki pizza kutularına, sigara izmaritlerine ve boş şalgam kutularından anladığım kadarıyla yaklaşık 5 gündür bu oyunun başından kalkmamışlardı. Telefonlarının şarjlarından bihaberdiler haliyle. Gözler zaten kan çanağı diye tabir edilen hali almıştı.
Aysel abla o sırada 'Diren bey gösterin bakalım oyununuzu ne kadar biliyosunuz görelim' dedi. 'Şu an oyun zamanı olduğunu düşünmüyorum' dedim kendimden beklemediğim kadar olgun bir şekilde. 'Ya bırak senin de eline vereyim de gör' dedi.
Sinirli bir şekilde televizyonun fişini çektim. 'ulan mınakoduğumun partisi kapandı siz hala messiyle ronaldoyla uğraşıyosunuz, ben de sizi adam sandım partinize üye oldum, yazıklar olsun size be!' dedim. 'Kim kapattı' dedi Ahmet abi. 'Eben kapattı eben! Kim kapatacak mınakoyym anayasa mahkemesi kapattı işte' dedim. İkisi de ağlamaya başladılar. 'biz nerede yanlış yaptık' dediler. Onları o halde görünce içim burkuldu. Ben de ağladım. 'Tamam abi her şeyin bir çözümü var, yıpratma kendini' dedim. 'ben bir basın toplantısıyla bundan sonraki yol haritamızı yarın açıklayacağım. Ama daha da durmam Ankara'da. Dönüyorum ben memleketime, diğer arkadaşlarıma da aynı şeyi yapmalarını söyleyeceğim yarın' dedi. 'Canın sağ olsun abim. Bu parti marti bize göre değil zaten' dedim. 'Haklısın evlat haklısın' dedi.
İlk siyasi hayatım da böyle sona erdi a dostlar.
Kapıdan çıkarken Ahmet abiye döndüm ve 'Abi peki kızlar...' daha sözümü bitiremeden, 'İstemeyi bildi...' ben de ona sözünü bitirtmedim ve 'iyi geceler abi' dedim.
1 yorum:
ahaha:D TDP Ahmet Abi ve Aysel ablayı sevdim sanırım fakat TDP'nin kapatılması gayet hoş lakin bir okadar boş zira bunların içten sinsice neler yapacakları belli değil köylerine döndüklerine bakmayın köye inip efendilik taslamak amaçları..çok siyasi yazınız için tebrik ediyorum heycanla okuyup heycanla cevapladım ve heycanla gidiyorum:D
Yorum Gönder