1416

22 yaşındaydım hayatımda ilk defa arkadaşlarımla tatile gittiğimde. 2008 yazı.

Sınıf arkadaşım bir afiş astı okul kantinin camına önce. Hatta asmasına yardım ettim. İnanın ‘Ne lan bu’ diye sormadım. Çünkü ne olursa olsun umurumda olmayacaktı. Afiş asma işinden yaklaşık 1 hafta sonra arkadaşım Cömert, ‘Tatile gidelim oğlum, 4 gün 3 gece. Her şey dahil. Hem de 199 milyon.’ diye başlattı bu ‘ilk’imi. Önce cevabım, ‘Ne işim var oğlum, hem staj var zaten gidemem’ dedim. Sonraları gelen kişilerin netleşmesi haberi ve tatil günlerinin staja denk gelmemesiyle tatil işi kafama yatmaya başladı. İşin ekonomik kısmını aile kanalıyla hallettikten sonra her şey hazırdı.

Neyse efendim; gidiş yolu maceraları, otele girdikten sonra başımıza gelenler, vişne-votka hikâyelerinden roman olur, o yüzden girmeyeceğim hiç. Ben son gece başımıza geleni anlatacağım. Elena’yı, arkadaşlarım tarafımdan yanlış anlatılan Elena’mı anlatacağım.

Açık büfe akşam yemeği fazlasıyla yenmiş, bir o kadar da masada bırakılmış. Alkoller alınmış, akşam muhabbeti devam ediyor. Sürekli bir ‘akşam nereye gidelim’ muhabbeti. ‘Ya bu akşam da burada muhabbet edelim böyle’ fikri de var tabi. En son orta yol bulundu. Yürüyerek İstanbul’a dönüş bileti için merkeze gideceğiz. Sonra dönüşte de oturup muhabbet edeceğiz. Süper!

Plan uygun, kafam güzel Alanya sıcaktı. Karşımda birini gördüm. Aslına 3 kişilerdi. Ama ben 1 kişi gördüm. Sarışın, kıvırcık saçlı şişkin yanaklı bir kızdı o 3 kişinin arasındaki 1 kişi. Konuşmalıydım bu Rus’la. Yanına gitmek isterken halk arasında ‘koduğumun tikisi’ şeklinde adlandırılan bir herif kızların yanına geldi. Gülüşmeler, şakalaşmalar. Mınısktimin adamı muhabbeti kurdu hatunlarla. Meğerse adamın işi buymuş. Animatör. Kızlara akşamki parti için bilet sattı tanesi 10 liraya. Herif gitti. Gittiği gibi kızların masasına oturdum elimdeki beleş vişne-votkayla yavşak yavşak. ‘Dis tikıts. For parti?’ dedim amele İngilizcemle biletleri göstererek o şişkin yanaklı sarışın kıza. O sevimli suratıyla kafasını salladı ‘ingilizce bilmiyorum’ der gibi. Votkamı yudumladım ve son bi umutla ‘du yu spik ingliş’ dedim. Gene salladı şirin kafasını. Derken solumdan bir ses: ‘Ay nov!’. Elena. Elena’nın sesisini öyle duydum. Kız, biletlerin ve partinin skimde olmamasını bilmeyerek yardımcı olmaya çalıştı. ‘nays parti, ten törkiş lira’ falan filan. ‘ooooo guuud’ dedim. Ne gud mınakoym nefret ederim gürültülü şeylerden.

Beklemediğim bir şey oldu. ‘vuld yu like tu kam vit us’ dedi. ‘Eveeeet’ deyip boğazına sarılmak istedim yıllardır babasını arayıp bulan küçük bir çocuğun sarıldığı gibi… Yapmadım tabi. ‘eeee ay vant but eeee my firends… ay.. ve vill go tu sentır for bay tikıt… eee’ dedim.

Kibarca reddettim. Ama nasıl gitmek istediğimi tahmin ediyorsunuz değil mi canlar? ‘bu burada kalmaz lan’ dedim kendi kendime. O yetersiz İngilizcemle telefonunu istedim. ‘bizim telefonumuz burada çalışmıyor’a benzer şeyler söyledi yarım İngilizcesiyle. ‘Yalanını yiyim, sevmedin beni di mi şırfıntı’ dedim içimden. Ama bir kez daha şaşırttı beni. Oda numarasını söylemeye başladı. ‘van, for, van, siks’ Telefonuma yazdım. Ama kaydetmeden sildim.

-pliz ripit
- van, for, van, siks

teyk keyır deyip el ense çektim kıza. Böyle sevdim onu. Ve ‘ay vil cam yor rum’ dedim. Güldü.

Tüm işler halledildikten sonra odama çıktım saat 1 gibi. Alkolün de verdiği etkiyle sağlam sızdım. Saat 4’te kapı çaldı. Gelen oda arkadaşım Sercan’dı. Sercan sevimli piçlerdendir. Sevilecek tek bi tarafı yoktur ama sevilir. Bizim grupta olması ve en yakın arkadaşlarımdan biri sıfatına sahip olması rağmen 4 gün 3 gece boyunca sadece sabahları gördüm. Odaya girdiğinde ilk cümlesi şu oldu. ‘Oğlum senin manita geldi hadi git skmeye’. Meğerse bizim Seco ve o kızlar aynı minibüsle dönmüşler otele. Oradan biliyormuş benim manitayı.

Ve dedikoduların başladığı yer canlar…

2 şey gitmememi söyledi odaya. Birincisi, Ruslar tarafından kandırılıp alay konusu olan çok Türk erkeği hikayesi duydum. Bu Elena, kendi oda numarası yerine başka bir numara verebilirdi pekala. Sabahın 4’ünde çaldığım kapıdan sakalı, bıyığı ve beyaz donuyla ‘kim lan bu saate mınakoyym’ diyebilen bir amca çıkabilirdi. O kız için bu riske değerdi belki ama benim uyku aşkım o riske girmemi de engelledi. Evet canlar. İkinci neden, keyfimdi. Keyfim o an uyumak istiyordu ve uyudum. Pişman mıyım? Sanırım evet. Biraz da kızgın. Keşke onlarla gitseydim diyorum. Bileti arkadaşlarıma aldırsaydım diyorum…

Bu olayın çevreye duyuruluşu ise şöyle:

“Bu Diren var ya mal ha. Kız oda numarasını verdi. Beni sk dedi resmen. Ama Diren gitmedi. Mal Diren. Salak Diren.”

Afedersiniz ama Diren sksin sizi.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ORADAYDIM....
evet Diren'in bahsettiği şu çılgın tatilde ben de vardın. Hatta rus kıza el ense çekmesi tatile damgasını vurmuş bu olaydı( hala gülüyorum) bide kaydıraktan havuza kayarken kollarını yukarıya doğru kaldırması...aman tanrım buna hiç girmicem ...