Sigara, çakmak ve korkunç bir hikaye

-Kendin gidebilirsin değil mi?
-Giderim

Ulan 3 dakikalık bir mesafe amcamla bizim evimiz. Nedir yani? Ha; köy, karanlık, köpek, çakal mevzuları birleşince biraz ürkütücü olabilir o kısa yolculuk ama ne kadar ürksem de 'Kendin gidebilirsin değil mi?' sorusuna 'Gidemem' cevabını vermem. Vermedim de.



Yola çıktığım gibi de yokuş aşağı koştum. Eve 1 dakikaya vardım. Keyifli bir yolculuktu. Eve gittiğimde dedemle babaanem uyumuştu. Sobanın sıcaklığından uzun zaman önce uyuduklarını anlayabiliyordum. Benim için sobaya bıraktıkları tuğulayı alıp geçtim odama. Sıcak tuğulayı soğuk yatağımın dibine koydum.

Sonra balkondan bir ses duydum...

Bildiğiniz apartman balkonu değil ama. Köy evlerini bilen bilir. Tek katlıdır ve zemindedir. Merdivenle falan çıkılmaz yani. Girişinde de büyükçe bir balkon vardır. İşte yemek falan orada yenir güzel günlerde. Oturulur, okey oynanır falan. Yazlık balkonu gibi bir nevi. Benim odam da o balkonun çaprazında hemen. Yani pencereden kafamı çıkardığımda balkon sağımda kalıyor. Yakın işte özetle.

Duyduğum sesten anladığım, birinin balkonı girip, sandalyeyi çekip oturduğuydu. Üstüne çakmak sesi ve nefes üfleme sesi. Bariz annem ya da babamdı. Ama asıl soru niye tek gelmişlerdi? Hadi madem geleceklerdi,  neden benle birlikte gelmediler? Pencereye çıkıp bakmadım, nasılsa birazdan eve girecekti her kimse.

On dakika geçmesine rağmen yerinden kalkmamıştı. Varlığını hissediyordum. Nefes sesleri, sandalye gıcırdaması... Oradaydı hala eminim. İnceden korkmaya başladım. Çünkü düşündüm ki annem ya da babam olsa mutlaka bir ses verirdi. Benim yeni geldiğimi biliyorlardı sonuçta. Bizimkiler değildi. Ulan kimdi o zaman?

Bakmaya korkuyordum çünkü kuzenim benzer bir hikaye anlatmıştı. Kuzenimin annesi, bir gün evde yalnızken kapı çalmış. O da korkup açmamış ama kapı ısrarla çalıyormuş. Daha beter korkup odasına gitmiş. Sonra kapıyı çalanın içeri girdiğini duymuş. Odasında yatağın altına girip titreyerek beklemeye başlamış. Camlı kapıdan birinin siletini görmüş. Ne yapacağını bilemeden bir anda bayılmış. Uyandığında etrafına bakınmış ama içeri birinin girdiğine dair herhangi bir iz görmemiş. Kapı da bıraktığı gibi kitliymiş. Doktora gitmiş ve anlatmış durumu. Doktor da demiş ki, 'Eğer sen o kapıyı açsaydın boşluğa bakacaktın ama birini gördüğünü sanacaktın. Ve Onu görür görmez de delirecektin. İyi ki bakmamışsın'

Bir de bu hikaye aklıma gelince iyice korktum. Ama bir yandan da bakıp rahatlamak istiyordum. Bir şey olmadığını görecektim ve rahatlayacakım...

Yemedi tabi.

Mahalleden birinin gelip de öyle oturma gibi bir ihtimali de yoktu. Yani ya doğaüstü bir şey vardı ya da ben deliriyorum.

Kalktım yataktan. Dedemin odasına nasıl gittim inanın hatırlamıyorum. Uyandırdım dedemi. O da korktu bir anda öyle dürterek uyandırınca. Dürtmemin nedeni kulağının iyi duymaması gerçi ama bir de öyle olağan dışı durum olunca daha hırslı dürttüm muhtemelen.

-Ne oldu?
-Dışarıda biri var!
-Kim var?


Soruya gel... 'Kim var' Hem Laz'lığına hem yaşlılığına hem de yeni uyanmışlığına verdim. O anda o sorunun manasızlığını tartışacak durumda değildim.

-Bilmiyorum dede. Biri sigara içiyor!
-Kimin sigarasını?

Cevap veremedim tahmin ettiğiniz gibi. Ama bu cevapla korkum geçti biraz. Sonra gitti kapının önüne. Ben de arkasından gittim.

Kapıyı açtığında tahmin ettiğim ve görmek istediğim şeyi gördüm: 3 tane boş sandalye.

Kapıyı çekip salona geçtik. Dedem bir sigara yakıp iskambil kağıtlarını aldı eline. Bana kestirip fal açtı. Normal şartlarda çıkmayan falı, üçer üçer açtığı kağıdı teker teker açarak çıkarttı. O odasına gitti, ben de odama gittim. Yatağa girdiğimde tuğla soğumuştu ama yatağı ısıtmıştı.

Gece olanları düşünürken, balkondan bir ses daha duydum. Yere düşen çakmağın sesini nerede olsa tanırım.  Bu o sesti....

Dedemle çakmağın sahibi hakkında tartışmaya girecek gücüm yoktu. Uyudum.


Hiç yorum yok: